Kahraman Kim?

Kahraman Kim?
Who is The Hero?

6 Şubat 2013 Çarşamba

Ah Kemeraltı Vah Kemeraltı

Ah Kemeraltı vah Kemeraltı!
Ne günlerdi orda geçen... bazan sırf kafamı dağıtmak için kalabalığı yararak yürümeyi tercih eder, hiç bir neden yokken girerdim 1. Beylerden içeriye. Belli duraklarım olurdu, kara dut içtiğim, Özsüt kazandibi yediğim...
Balıkçıların olduğu sokakta masaya kağıt üstünde gelen sadece bıçak verilen pideciye otururdum, hem ucuz hem de elle yemesi keyifli olurdu.
Aynı sokakta bir de Azcı diye bir esnaf lokantası vardı, herkes tabağına "az" vurgusu ile çeşitlendirirdi. Sonuçta hesap da "az" gelirdi.
Bir keresinde bizim çocuklarla (sanırım Ümit Yoket, Sado, Şiko; üçünden mutlaka biri vardı) gittiğimiz Veysel Çıkmazı'ndaki meyhaneyi unutamam. O gün keyfimiz gıcırdı, menüyü madde madde sayan Eşrefpaşalı garsona "başka? başka?" diyerek alaylanıyorduk, o da saf saf saymayı sürdürüyordu. Her yeni söylediğini yok sayıp yine "başka?" diyorduk... Sonunda garson dayanamadı; "bi de orospu köftesi var!" dedi. İşin rengi değişmişti, masaya bir sessizlik çöktü. Hop dedik tabii. "Yanlış anlama beyim" dedi garson durumu kurtarmak ister gibi. "Bu köfte öyle bir köfte ki tabakta baktığında saatlerce uğraşılmış sanırsın, oysa bir kaç dakkalık işi vardır". Orospu lafı ordan gelirmiş, kadın gününü iş tutarak bitiriyor eve soluk soluğa gelip kocasına göz boyamak üzere "orospu köftesi" yapıyor! Anlamıştık, hemen ondan ısmarladık.
3. beyler sokağında İzmir Tabip Odası vardı. Nedense Aliiksan'la bize de vermişlerdi anahtarını. Gece geç saatlere dek orda mumlu kağıda ders notları, bildiriler yazardık ilk kez orda tanıştığım elektrikli daktiloda. Sonra teksir makinesinin başına geçer saatlerce çoğaltırdık yazdıklarımızı. Ellerimiz siyah mürekkep olur, o yıllarda kağıt havlu yoktu sanırım, artık kalmış teksir kağıtlarına silerdik ellerimizi. Açıktığımızda sokağa çıkar halka kokoreç kestirirdik nedense içi alınmış ekmek arasına. Aliiksan kokoreçcinin sivil polis olabileceğini söylerdi, onu dinleyip daha uzaktaki diğer sokaklardaki kokoreçcilere yürürdük.
Ah Kemeraltı Vah Kemeraltı... Tıpkı Salah Birsel'in "Ah Beyoğlu"su gibi oldu.
Bence herkes yazmalı kendi Kemeraltı'sını...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder