Kahraman Kim?

Kahraman Kim?
Who is The Hero?

6 Şubat 2013 Çarşamba

Kemeraltı - prelüd

Kemeraltı'nı ilk tanımam Söke'den günübirlik İzmir'e gelmelerimize rastlar, o zamanlar biz kısa pantolonlu ortaokul çocuklarıydık. Özellikle de gelenek olmuş şekliyle İzmir'e 2-3 gün günlüğüne gelir Kemeraltı'nın girişindeki Konak Palas'ta kalırdık. Bir kaç kez de Basmane fuar kapısına bakan otellerde kalmıştık hatırlarım.
 
Gündüzleri Kemeraltı'nda alışverişle geçerdi günümüz akşamları fuar. O yıllarda (60'lı yıllar) "ne çok kadın var bu şehirde!" dediğimi hatırlarım. Kimi süslü, kimi köylü, kimi dar etek apartman topuk göğüs dekolte şirin mi şirin gelirdi gözüme. Ne çok şey yer içerdi bu kadınlar... Kilo ile havlu alırlardı. Her dükkanda vardılar, raflardan bir yığın şey indirir, ellerinde buruşturur hiç bir şey almadan başka dükkanlara girerlerdi.
 
Babam ve ben çok sıkılırdık bu gezmelerden, babam pasaj içinde kahve ocaklarının yerini iyi bilirdi, geçer küçük taburelerde kahvesini yudumlardı... Bir keresinde kahve ocağının sahibi babama telvesinde sigara söndürülmüş kahve fincanını gösterip okkalı bir küfür patlatıp dert yandıydı, mesleğine hakaret kabul etmişti bu hareketi, tam adamına hâkim olan babama derdini dile getiriyordu. Küfüründen utanmış koridorda uzaklaşıp saçma sapan vitrinlere bakar olmuştum. Bu utanma duygusu bir de o sokaklarda aleni sütyen satan "ikizlere takke" gibi aşağılayıcı sözler sarfeden esnafı izlerken oluşurdu. Bir keresinde "kadın olsam da ben alsam" diye bağıran satıcı çok şaşırtmıştı beni. O daracık kalabalık sokaklarda insanlar birbirlerine sürtünürcesine dokunarak yürürlerdi. Bundan hiç yakınmayan olduğu gibi kıyameti koparanlar da olurdu. Esnafın sanki bir dokunulmaslığı varmış gibi kadınlarla nerdeyse kız arkadaşıymış gibi konuşmalarını pek yadırgardım. Elinde tuttuğu kadın iç donu bile olsa rahattı esnaf kısmısı. "Bu sana olmaz ablam, sana 1 numara büyüğünü vereyim." derken nasıl da rahatlardı.
Şimdilerdfe sosyete pazarları dedikleri çok bilindik pazarlar vardır büyük kentlerde, İstanbul'da, Antalya'da... Oysa tümünün en prototipleri bizim Kemeraltı'mız olsa gerek. Yıllar öncesinden böye bir kültürü tanıumış olmak İzmirli olmanın bir ayrıcalığı bence.
(Sezen'in "Lüküs kamarada kimler oturur" şarkısındaki gibi); bizim Kemeraltı'mızda şimdi kimler dolaşır?
O yıllarda da Kemeraltı'nda olmayı avam bulan, kendine yakıştıramayan, orda biriyle karşılaşırsa utanabilen, ama "babam babanı umumhanede görmüş" der gibi durumu kurtaracak olanlar elbet olmuştur...
Biz taşralılar (İzmir'e çevre kasabalardan günübirlik gelenler) Kemeraltı'nı hep bir izmir buluşmassı olarak gördük, uğramadan gitmedik. Hala aynı duyguya sahibim, uğramadan edemem. Nostaljik ne bulursun derseniz, umduğumdan çok az derim.
Geride bıraktığım çok şeyin yerinde olmadığını bir kez daha yaşarım, hepsi o kadar.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder