Kahraman Kim?

Kahraman Kim?
Who is The Hero?

27 Aralık 2012 Perşembe

Saat kaç?

 
küçükken "saat kaç?" diye sorarlardı; "dünki bu zaman" derdik... ne komik!
amerikan esprilerinin henüz bilinmediği, tost yerine demir ütü benzeri ağırlıkta ısıtılmış çeyrek ekmek arası sucuk yenen günlerdi...
sünnette mutlaka bir nacar marka saat gelirdi, bir de üstü tel rezinstanslı kapaklı ızgara... alt kısma ekmek dilimlerini dizer üzerinde kuzu pirzola kızartırlardı, ekmek yağdan ıslanır, üzerine kekik döker etin yanına ayrıca servis ederlerdi...
yeni evli yan komşumuz vardı, kız izmir'den gelin gelmişti söke'ye, kimseleri tanımaz evden de çıkmazdı, kocası araba galericisi, kıskançtı... arada telefon etmeye gelin kız bize gelirdi, buzdolabının üstünde duran telefona uzanır, manyetolu telefonu çevirir, santrale izmir yazdırırdı, bu santral izmir'i bağlayana kadar bizde olacak, yemek masasında ders çalışan biz ergenlerin karşısında sedire geçip bizi seyredecek demekti. sereserpe bir hali vardı bu izmirli ablanın, hep sanki yeni banyodan çıkmış gibi sabun kokardı. o zamanlar parfüm yoktu, yanılmış olamayız. bir gün evlerinde benim boyumda sarkaçlı ahşap mobilyalı saatleri bozulmuştu, onu tamire benimle göndermişti, evin kapısına bir fayton gelmişti, koca saati faytona yerleştirip öyle gitmiştim saat tamircisine. bu fayton işini kim akıl etti, nasıl oldu da faytonahşap saati kucağımda tutarak, kasabanın sokaklarını geçip çarşıya indiğimizi hala tam hatırlayamıyorum...
küçükken saat takmaya, saati hep takip etmeye, durduk yere saati söylemeye çok meraklıydık... şimdilerde heryer saate dönmüşken kola saat takmak gerekmiyor bile. zamanın asıl şimdi mi tam kölesi olduk nedir, kolumuzda saat olmasa bile her geçen dakikanın bilincindeyiz...
ha sahi saat kaç? blog sayfamda dediğim gibi;
Saatin Kaç Olduğunun Ne Önemi Var; Aslolan Sizin Yüreğinizin Saatidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder